Kentsel dönüşüm projesinin ardından yepyeni bir çehreye kavuşan, kenti farklı noktalara bağlayan yaygın demir yolu ulaşımı ile yerli/yabancı pek çok turisti kendine çeken ve nihayet üniversite öğrencilerin getirdiği gençlik ateşiyle dinamizmine kavuşan Eskişehir, bu haftaki lezzet keşfimizin adresi. 1856’da Kırım’dan Türkiye’ye göç eden Tatar Türklerinin yerleşik nüfusunkiyle birleşen yemek alışkanlıkları, ortaya yine Anadolu’nun pek çok kentinde olduğu gibi çok kültürlü bir mutfak çıkarmış. Birbirinden lezzetli Eskişehir yemekleri size bir lezzet şöleni yaşatacak. Eskişehir’de ne yenir? diyorsanız bu yazı tam size göre:
1) Abdüsselam-Balaban Kebap
Tarihi 1939’lara dayanan Abdüsselam, Eskişehir’e özgü balaban kebabı geçmişten günümüze taşımış. Tatarca’da ‘büyük’ anlamına gelen ‘balaban’ sözcüğü, zaman içinde bu kebaba ismini vermiş. “Bize 2 kebap, balaban olsun!” sözü de böylece lügata girmiş. Halihazırda lokantayı işleten, abi Abdüsselam Bey’in kardeşi ve yılların ustası sıfatıyla tanıdığımız Necdet Bey, mermer duvarlı, yüksek tavanlı, eski bir pasajın içinde yer alan bu nostaljik mekanı oğlu Oğuz Bey ile birlikte işletiyor. Anlattığına göre, balaban kebap için önce dana etinin sinirleri temizlenir, ardından tuzlanan et 3 gün boyunca zeytinyağında bekletilir. Parça etlerin yanında tabağı dolduran tombul köfteler ise kendinden yağlı kaburgadan yapılır. Şişe takılan etler kömürde ızgara olarak pişirilir. Parça et ve köfteler, iskenderi andıracak şekilde soslu pidelerin üzerine dizilir. Tabağın kenarında yoğurt, en tepede de beklendiği üzere bol salçalı ve bol tereyağlı sos bulunur. Mayalı hamurdan yapılan pidelerin çok kalın olmaması ve et suyuyla ıslatılması kesinlikle farklı bir tat oluşturmuş. 1-1,5 ve 2 porsiyonları bulunan balabanın 1 porsiyonu bile gerçekten çok ‘balaban’! Yağ ve salçalı sos oldukça bol kullanılıyor. Onca sosa rağmen, etlerin ve pidenin farklı tadı hissediliyor. Son derece doyurucu bir yemek olan balabanın 1 porsiyonu 13 TL; yanında içeceğiniz şıra ise 2 TL. (Adres: Arifiye Mah. Belediye Sok. No:63/7, Tel: 0 222 231 14 44 / 0 222 220 86 33)

2) Karakedi Bozacısı
1925’ten beri kenti bozayla buluşturan Karakedi Bozacısı’nın ismi, önceleri dükkanın olduğu yerde faaliyet gösteren kalaycıdan miras alınmış. Son derece nostaljik merkez dükkanın dışında bir de şubeleri var. Bozaya gelince; oldukça yoğun ve ilginç bir şekilde canlı bir tada sahip olduğunu söylemek gerek. Tarçın ve leblebi ile geleneksel şekilde sunulan boza mısırdan yapılmasının etkisi ile daha çok tatlımsı bir tada sahip. Tadı kadar parlak rengi de tazeliğini yansıtıyor. Boza burada çok sevilen bir yiyecek olsa gerek, her yaştan insan gelip alıyor. Ufak bir detay, mayanın canlı olması nedeniyle, paket serviste şişe yerine doğrudan bozanın içine konulduğu poşet kullanılıyor. 1 bardak bozanın ücreti 1 TL. (Adres: Köprübaşı Cad. No. 46, Tel: 0222 231 12 31)

3) Köfteci Ali Usta
Eskişehirli Ali Usta, tren garının yamacında seyyar arabasında enfes köftelerini sunmuş yıllarca. 1974’ten 1996’ya kadar süren seyyar hizmet, artık yerini özgün mekanındaki hızlı köfte servisine bırakmış. 2002’de rahmetli olan Ali Usta’nın ismi ve lezzetleri, eşi ve çocuklarının işlettiği işte bu mekanda hala yaşamakta. Tecrübeli Aziz Usta, tam girişte, açık havada ızgarasında pişirdiği cızbız köfteleri arkadaki ufak servis penceresinden içerdeki masalara iletiyor. Böylece seyyar araba ve lokanta görünümü iç içe geçiyor. 74’ten beri etler Nallıhanlı Kasap’tan alınıyor. Gece 02:30’a kadar açık olan mekan, Eskişehirspor ile bütünleşen kırmızı ve siyah renklerle dekore edilmiş. Izgarada ısıtılan dilim beyaz ekmeklerle üzerinde sunulan köftelerde bol baharat tadı öne çıkıyor. Masamıza köfteden önce gelen ve ikram olan domates-soğan salatası ile piyaza da sıcacık ekmeklerle yoğun ilgi gösteriyoruz. Toplam 6 adet köfteyi içeren bir porsiyonluk tabak 7 TL, ayran ise 1 TL. (Adres: İstasyon Cad. 53/A, Tel: 0222 233 51 01)

4) Cafe del Mundo
Kendini “Türkiye’nin ilk ve tek gezgin kafesi” olarak tanımlayan Cafe del Mundo, “Varuna Gezgin” topluluğunun Eskişehir’e armağanı. Giriş katında harıl harıl çalışan mutfağı ve üstteki biri teras diğeri kapalı formda 2 renkli katında, inanılmaz bir atmosfer yaratılmış. Çalışanların neredeyse tamamı harçlıklarını çıkaran ve sosyalleşen öğrenciler. Sömestr döneminde, kafede çalışan öğrencilerini mutlaka dünyayı keşfetmek üzere yolculuklarına dahil eden Varuna Gezgin’in tüm üyeleri yılın büyük bölümünde seyahatte oluyor. Kafe, 2004 yılında gezgin çift Murat ve Yekta Fıçıcı tarafından, sırt çantalı dünya turunda edinilen deneyimleri paylaşmak amacıyla kuruluyor. Dünyanın dört bir yanından getirdikleri aksesuarlar ile kafenin içini adeta rengarenk bir müzeye dönüştürüyorlar. Zengin menünün içinden kafenin işletmecisi Özge Bey’in tavsiyesi üzerine, Tayland mutfağına özgü Pad Thai’yideniyoruz. Pirinç eriştesinden yapılan uzun ve ince şerit makarnalar, üzerine eklenen fileto tavuk, yeşil soğan, havuç, kaju fıstık ve acı biber taneleri ile harika bir lezzete kavuşuyor. Zanzibar da dahil 3 farklı yöreye ait çekirdekten kahveler, taze meyve suları, sıcak şarap ve dünyadan zengin bira çeşitleri ile sayısız dergi ve kitap bu mekanda. Ankara ve İzmir’de de birer şubesi olan kafe, İstanbul’da da bir şube açma üzerine araştırmalara başlamış. Kafenin bize ikramı muhteşem Pad Thai’nin ücreti 8 TL. (Adres: Hosnudiye Mah. Siloönü Sok. No:3, Tel: 0222 220 94 90)
5) Kırım Kültür Evi- Çibörek
Rengarenk evlerin dizi dizi durduğu, kimi evlerin müze olarak hizmet verdiği Odunpazarı semtinde yer alan Kırım Kültür Evi’nde Tatarların tarihi ve kültürü eski eşyalarla birlikte sergileniyor. Leyla Hanım’ın kızlarıyla birlikte hayat verdiği bu mekanın alt katındaki mutfakta ise başta çibörek olmak üzere özgün tatlar yaratılıyor. Çibörek ismi aslında ‘şır börek’ten türetilmiş. Mantıya kaşık börek diyen Tatarlar’ın, nefis/lezzetli anlamına gelen ‘şır’ kelimesini kullanarak isimlendirdiği börek, zamanla çibörek adıyla anılmaya başlamış. Günümüzde Eskişehir yemekleri arasında ilk akla gelenlerden biri olan Çibörek, hamuru incecik açıldıktan sonra, içine kıyma, karabiber, kuru soğan ve tuz karışımının konulmasıyla hazırlanıyor. Hamur, hemen sipariş geldikten sonra taze taze yapılıyor. Kıymalı harcın lezzeti ve incecik hamurunun verdiği hafiflik ile gönülleri fethediyor. Dumanı tutan çibörek neredeyse hiç yağ çekmemiş. Bunun sırrı da bakır ve toprak karışımı olan ve köyden özel olarak getirilen kazanda saklı. Kazanın özelliği kızartmanın, yağı çektirmeden yapılmasını sağlamak. 1 porsiyonda 5 büyük dilim bulunan çibörek tabağı 6 TL. Tatarlara özgü, kuru incir, badem ve cevizin rulo satılmasıyla yapılan samsa tatlısı ise 3 TL. Çiböreğin sıcak yenmesi çok önemliymiş ve yanında da en iyi ayran gidermiş. Çay ve ayran 1’er TL. Pişmiş çibörek paket yapılıp kent dışına dahi gönderiliyor. (Adres: Orta Mah. Şeyh Şemsettin Sok. No:15/1, Tel: 0222 220 65 10)

6) Tanınmış Helvacı
Helvaları ve helvacılarıyla meşhur Eskişehir’de aldığımız adres Sefilliler ismiyle de anılan Tanınmış Helvacı. 1875 yılından bugüne uzanan hikayenin başrolünde Sefilli Mehmet Efendi ve şimdilerde mirası devam ettiren torunlar yer alıyor. İçeri girip sohbet etmek isterken, mekanın önünde akşam saatinde buz gibi havaya karşın upuzun bir kuyruk görünce şaşırıyoruz. Sırayla helvasını alan çıkıyor ama son derece hızlı servise rağmen kuyruk hiç bitmiyor. Büyük tenekelerden çıkan helvalar tükenir tükenmez dükkan kapanıyor. Bol cevizli yaz helvası ile uzun çubuk şeklindeki ve tel tel ayrılarak pişmaniyeyi andıran met helvası kentte oldukça seviliyor. Ayrıca klasik, sade tahin helvası (13 TL/kg) ve yine cevizli nuga helva (14 TL/kg) da revaçta olan diğer ürünler arasında. Eritilmiş şekerin tahinle buluşmasından elde edilen helva, kentin vazgeçilmezleri arasında yerini almış. (Adres: Köprübaşı Değirmen Sok. No:34/B, Tel: 0222 231 14 13)