İzmir Fuarı – Nostalji ve Değişim –
Yaşı tutanlar bilir İzmir Fuarı’nın İzmirliler için ne kadar önemli bir yeri olduğunu. Ben de ‘yaşı tutanlar’ kategorisini ucundan kıyısından yakaladığımı düşünüyorum. 87. senesini kutlamakta olan bir organizasyondan bahsettiğimizi düşünürsek, belli ki İzmir Fuarı benden, bizden çok daha eski.

İzmir Enternasyonal Fuarı, aktarılan bilgilere göre Türkiye’nin ilk ve o zamanlar için tek fuar organizasyonu idi. Bugünkü gibi her türlü bilgiye ulaşım yok, ihtisas fuarları konsepti henüz oluşmamış, dünyada olup bitenden çok da haberdar değiliz. Böylece geliyoruz fuara görüyoruz dünyanın bir ucundaki ülkelerin standlarında değişik renk ve dillerde insanları, kültürlerine dair öğeleri, teknolojik yenilikleri. Normalde plaklardan, kasetlerden dinlediğimiz Türk sanatçılar fuardaki gazinolarda sahne alıyor, bir kaç metre mesafeden canlı canlı izliyoruz. Heyecan çok büyük!
Ben kendi yaşımın tuttuğu kısmı anlatayım. İlkokul – ortaokul yaşları dönemlerinde hep çok sevmişimdir fuar zamanını. Fuar benim için bol ışıklı, eğlenceli, müzikli, renkli, çok kultürlü bir ortamdı. Her yanda ilgi çekici, daha önce hiç görmediğim şeyler, farklı müzikler, yiyecekler, denenebilen teknolojik yenilikler. Uzay mekiği bile olurdu fuarda. Bildiğiniz orijinal uzay mekiği; yıllar önce uzaya gitmiş gelmiş, Amerika, Rusya standlarında yer alır, içine girer incelerdiniz. Düşünsenize ne kadar etkileyici!

Muhtemelen küçüklüğümden beri içimde var olan ‘gezginlik, öğrenme, keşfetme ruhu’, bu fuarda kendini buluyordu ve o nedenle çok seviyordum. Sürekli yabancı ülkelerin standlarına gitmek, farklı diller konuşan insanlara bakmak, sergiledikleri ürünleri incelemek istediğimi çok iyi hatırlıyorum. Unutmadan; fuarı saatlerce gezmiş olsak da henüz oyun parkı kısmı olan lunapark ziyaret edilmediyse benim için bir şeyler eksik kalıyordu. Orada bir kaç alete binmek, atlayıp zıplamak da fuarın olmazsa olmazlarındandı, ki hala da öyle.

O dönemde araba firmalarından kamyonlara traktörlere sanayi araçlarına, yerel yönetimlerden denizaşırı ülkelerden gelen temsilcilere, geniş anlamda bol çeşitli bir ortamdı İzmir Fuarı. Tıka basa dolardı, 2-3 hafta sürerdi (daha önceleri 1 ay sürüyormuş). Özellikle 30 Ağustos Zafer Bayramı ve 9 Eylül İzmir’in kurtuluş gününde fuarda adım atmak bile zor olurdu. İzmir yetmez, çevre ve hatta Türkiye’nin uzak illerinden insanlar gelirdi fuarı görmeye, o nedenle haftasonları ekstra bir kalabalık olurdu. Yoktu çünkü burada görebileceklerinizin alternatifi başka yerde.
Benim için bu yıllarda her sene gitmek görmek istediğim bir eğlenceydi. Sonraki yıllarda (2000ler diyelim), olayın ‘fuar’ kısmı azalmaya ve yavaş yavaş yok olmaya başladı. Artık traktör firmasının bu fuara gelip halkın traktör önünde fotoğraf çektirmesinin kendilerine bir ekonomik getirisi olmadığı fark edilmişti. Çünkü zaten konuyla ilgili profesyonellerin gittiği, her alanda uzmanlık fuarları vardı, kimse iş bağlantısı için buraya gelmiyordu. Aynı şekilde sergilenen lüks otomobiller, ve beraberinde onları sergileyen uzun bacaklı güzel mankenler de yok olmuştu. Adı her ne kadar internasyonal fuar olarak kalmaya devam etse de lokalleşmeye başlamıştı ortam. Farklı ülke standlarında satılan el yapımı, enteresan ürünlerin yerini milyoncu pazarı, panayır formatında kurulan tezgahlarda satılan vasat, her yerde bulabileceğiniz uzakdoğu üretimi ıvır zıvırlar aldı. Farklı ülke lezzetleri gitti, yerine yan yana dizilmiş onlarca dönerci, dürümcü, makarnacı ve biraz daha fazla dönerci geldi.
Epey olumsuz şeyler anlattım, o zaman benim de artık ilgimi çekmediği ve gitmek istemediğimi düşünebilirsiniz. İşin ilginç tarafı, her ne kadar eski halini özlüyor olsam da hala bana ilginç gelmeye devam ediyor ve yine gidiyorum. Eskiye dair özlem olabilir bu, nostalji denebilir, ya da sadece basit bir eğlence; nasıl tanımlarsanız tanımlayın. Ben hala fuar zamanı İzmir’de isem, her sene en azından bir kez de olsa fuardayım.

Bu süreçte bazı gelenekler ise hiç değişmedi. Örneğin paraşüt kulesi. Yılların klasiği olan bu kuleden, makul bir ücret karşılığı paraşütle atlanabiliyor. Ben bildim bileli rağbet gören bu aktiviteye bu sene yine baktım, popülerliğini sürdürüyordu. Kuleye giriş paralı, atlamak bedava. Bu da demek oluyor ki, kuleye çıkıp, kemerleri takıp hazırlanıp atlamaya korkarsan da para veriyorsun. Yapay gölde kuğu şekilli deniz bisikletlerine binmek de yine fuar klasikleri arasında yer alıyor. Derinlik 70cm yazmışlar; belli ki suya düşüp boğulmaktan korkanlar oluyor.

Şimdi gelelim günümüze. Son birkaç senedir bu tarihlerde İzmir’de bulunmadığımdan katılamamıştım. Bu sene burada olacağımı bildiğim için öncesinden fuarın web sitesinden programı inceledim. Program diyorum çünkü ciddi bir liste vardı. Her akşam aynı anda bir çok etkinlik var, ve öyle böyle etkinlikler değil. Türkiye’nin çok tanınmış grupları, şarkıcıları, tiyatro gösterileri, edebiyat sohbetleri, film gösterimleri, dünyanın değişik yerlerinden dans grupları, bale, müzisyenler, sokak sanatçıları. Roktan popa, cazdan klasiğe, türk sanat müziğinden latin müziklerine her zevke göre bir şeyler var. Üstelik bunların bir çoğu bedava, bir kısmı 4 TL, en pahalıları ise 30 TL idi. Fuarın girişi de 4 TL. Üstelik parayla önceden alınmış etkinlik biletiniz varsa fuar girişi de bedava oluyor. Kısacası, 4 TL ye, normalde 70-100 TL den aşağı bir ücrete herhangi bir gösterisini izleyemeyeceğiniz sanatçılarla, gruplarla bir araya gelebiliyorsunuz. Bunu da belediyenin, tabii ki sponsorlar desteğiyle gerçekleştirdiği önemli bir başarı olarak görüyorum.

Bu sene bu şekilde beş adet etkinliğe katıldım, ve fuara geldiğim dört gün içinde diğer bölümleri de derinlemesine gezdim. Bir gözlemimden bahsetmeden geçemeyeceğim. Adını daha önce duymadığım bir popüler müzik şarkıcısının ana sahnede yer aldığı gün, aynı saatte, bir kenara konmuş, çok daha küçük olan ‘Rok Sahnesi’nde Türkiye’nin eski ve bence çok önemli gruplarından birisinin yer alıyor olması beni üzdü. Bence tam tersi olmalıydı, ama demek ki talep bu yönde, yapacak bir şey yok. İsimleri merak eden 14 Eylül 2018 konser programına bakabilir.
Toparlarsak; şu an fuarın, eski anlamdaki ‘fuar’ / ‘sergi’ kısmı çok zayıflamış. Yine fuar hollerinde sergilenen bir şeyler var, gittim gezdim, ancak laf olsun diye gelmiş, alakalı alakasız şirketler, kurumlar orada kendi halinde bir şeyler yapıyor. Gerçek hedefe çok da ulaşamadıklarını düşündüğüm için zamanla bunların tamamen yok olacağını tahmin ediyorum, ki zaten son yıllardaki eğilim de bu yönde. Şimdilik hala ‘fuar’ adını yaşatmak için tutuyorlar olsa gerek. Fuarın ‘enternasyonel’ kimliğini korumak için her sene bazı ülkeler seçilir, ve bu ülkeler bir takım aktiviteler düzenler. Bu sene Sırbistan ve Hindistan idi. Her yerde ‘focus country India’ yazıyordu. Bu iki ülkenin olması gereken yere gittim baktım bir şey yok. Danışmaya sordum, ilk 5 günmüş onların katılımı, sonra gitmişler. 10 günlük ‘fuar’ın odak ülkesi sadece ilk 5 güne odaklanabilmiş demek ki.

Diğer taraftan kültür sanat anlamında çok çok ciddi bir gelişim yaşanmış gerçekten, ki bu çok sevindirici. Eski yıllarda sadece ünlü Türk sanatçılar fuar zamanı, o zamanki ‘halk gazinosu‘ ve ‘içkili gazino’ denen yerlere gelir ve sahne alır(mış) (ucundan kıyısından yakalıyorum o dönemi). Şimdi ise daha halkla bütünleşik, ücretsiz ya da sembolik ücretli etkinliklerde, belki de normal şartlarda pek fazla kültür sanatla iç içe bulun(a)mayan insanlara da ulaşılabiliyor. Bu da, bir halk etkinliği olma anlamında oldukça pozitif bir gelişim. Üstelik etkinliklerin çeşitliliğinin artmış olması da tatmin edici.
İzmir Fuarı’nın gerçekleştiği alanın ismi ‘Kültürpark’. İzmir’in tam ortasında yer alan, şehrin kısıtlı yeşil alanlarından biri olan bu bölgenin korunması, yaşatılması, ve her şeyden önemlisi aktif olarak kullanılıyor olması çok ama çok önemli. Adına yaraşır şekilde burayı İzmirliler için bir kültür sanat merkezi olarak konumlandırmak da yapılabilecek en doğru hareket. Eylül ayında olan ‘fuar zamanı’ haricindeki zamanlarda da fuarda bir çok etkinliklerin olması da bunu destekler nitelikte.

Benim nacizane düşüncem ve önerim, ‘İzmir Enternasyonal Fuarı’ isminin ‘İzmir Enternasyonal Kültürpark Festivali’ gibi, içini daha doldurabileceği bir şekilde değişmesi gerektiği, ve devamındaki adımların bu çerçevede atılmasıdır. 87 yıl önce fuar olarak başlamış olsa da artık ortada bir fuar yoktur, ancak pratikte çok güzel olan ve daha da güzelleşme potansiyeli barındıran bir uluslararası festival vardır.

Uzun lafın kısası, bir yandan içimden ‘Neredeee eski fuarlar! Şunlar şunlar olurdu, artık hiç biri yok’ diyor olsam da, diğer taraftan çağa ayak uydurmuş olma ve olumlu bir dönüşüm geçirmiş olduğunu gördüğüm için mutluyum. Bakalım önümüzdeki senelerde fuarın değişimi nasıl olacak.