Hava yolu şirketleri yolcularını memnun etmek için sürekli yarış halindeler. Son icatlardan biri de çocuksuz bölge diye tabir edeceğim “Quiet Zone”. Bu uygulama, dileyen yolcuların çocuklu ailelerden ve onların gürültülerinden uzak oturması için dizayn edilmiş.

İlk olarak Malezya Havayolları‘nın A380 tipi yolcu uçağının üst katına çocuklu ailelerin oturması yasaklandıktan sonra AirAsia Havayoluda 7 ile 14. sıralar arasındaki koltukların 12 yaş ve altındaki çocuklu yolculara tahsis edilmemesi uygulamasını bu ay başlattı. Malezya Havayolları daha önce de Business Class bölümünde çocukların oturmasını yasaklamıştı.
Kimilerine göre bu, çocuklu ailelere yapılan bir ayrımcılık. Kimileriyse bu tür uygulamaların tüm havayolu şirketleri tarafından benimsenmesini diliyor. AirAsia daha farklı davranabilir miydi? “Quiet Zone” diye belirledikleri sessiz yani çocuksuz bölge gerçekten istenileni sağlayabilir mi?
- Uçağın koltuk planına bakarsanız, çocuksuz bölüm diye tabir ettikleri yerin iki sıra önünde ve hemen arkasında skycot denilen bebek yatağı yeri mevcut. O sıralarda oturan bebekli ailelerin sesleri perdeyle engellenebilir mi?
- Böyle bir uygulamaya gidilerek ve çocuklu aileleri uçağın arka kısmına yollayarak, havayolu şirketi çocuklu ailelerin ikinci sınıf vatandaş olduğunu mu söylemek istiyor?
- 12 yaşındaki bir çocukla 13 yaşındaki bir çocuk arasında nasıl bir olgunluk farkı olabilir?
- Çocuksuz bölge denilen bölümdeki koltuklara ekstra ücret ödenmeliydi, neden havayolu şirketi bunu düşünemedi? Yoksa o bölgede sessizliği sağlayabileceklerinden emin değiller mi? Aynı bilet parasını verip de Quiet Zone’da yer bulamayanlar ne yapacak?
- Bu bölümde oturan kişiler, arka tarafa geçen çocukları ve aileleri görünce “Oh ne iyi ettik de buraya oturduk!” bakışlarıyla arka tarafa ilerleyen ailelere cüzzamlı hissi mi yaşatacak?
- İş nedeniyle seyahat edenler, halihazırda bulunan Business Class ayrımcılığından faydalanıp toplantıya hazırlanabilir, rapor yazabilir veya dinlenebilir. Quiet Zone‘a ne gerek var?
- 20. sırada oturan çocuklu ailenin bebeği ağladığında baba, bebeği yatıştırmak için kucaklayıp bir aşağı bir yukarı yürüyecek (hemen hemen her uçuşumuzda gördüğümüz durum). Hostesler, 16. sıraya dek gelen babayı her defasında “Aman geri dön, öne yaklaşma!” diye uyaracak mı?
…türünden düşünceler aklımdan geçiyor. Öte yandan çocuksuz günlerimdeki seyahatlerimde “Tüh yanımızda bebekli yolcu var, ya yol boyunca çocuk ağlarsa?” diye endişelendiğim de olmadı değil. Bu çocuksuz koltuk uygulamasını isteyenlerin birçoğu da eminim çocuk sahibi olmayanlardır.
Tripadvisor tarafından yapılan bir araştırmada, İngilizler’in 1/3’ünden fazlasının çocuksuz uçaklarda yolculuk yapmak için ekstra ücret ödemeye hazır olduğu sonucuna varıldı. İngiltere’de 2012’de yapılan bir araştırmaya göre yolcuların %53’ü çocuksuz uçaklara “Evet” diyor. Görüldüğü gibi %53 çok da büyük bir çoğunluğu teşkil etmiyor. Uçağa bindiğinizde, hiç bir zaman bebekler ve çocuklar yetişkinlere göre çoğunluk olmuyor. Bazı çocuk karşıtları ise çocuk yolcuların alınmadığı uçakların olması gerektiğini savunuyor. Bu uygulamayı hangi havayolu şirketi göze alır bilemem. İrlanda merkezli havayolu Ryanair, Ekim 2011’de, Avrupa’ya çocukların bulunmayacağı uçak seferlerinin başlayacağını duyurmuştu; fakat görünüşe göre henüz o seferler başlamadı.
Çocuksuz bölümlerde, bebek ve çocuk gürültüsü olmasa bile, horlayan, ter kokan ya da ayakkabılarını çıkaran yetişkinler olabilir. Hatta fazla kilolarıyla koltuğumuzu işgal edenler, bacaklarını iki yana açıp bize ayrılan dar alandan çalanları da görmek mümkün. Oğlumla yalnız seyahatlerimizde eğilip çantamdan ıslak mendil alamadığım olmuştur. Arkamızda, tatile çıkan ve eğlenmeye uçakta başlayan bir grup veya kalabalık bir iş gezisine katılanlar ile yolculuk yaptığımız da oldu. Onlar da, yanlarında bebeğini henüz uyutmuş bir bayan var mı yok mu diye düşünmeden bir koltuktan diğerine seslenirler. Verdiğim bu örnekler, yolculuklarımda benim başımdan geçenler. Unutmamak gerekir ki, uçaklar yolcuların özel mülkü değil. Kimse evindeki rahatı ve huzuru, her ne kadar ekstra ücret ödemiş olsa da uçakta, trende veya otobüste bulamaz. Ya evde oturup kimsenin rahatınızı bozmasına izin vermeyeceksiniz, ya da seyahatlerin getirdiği avantaj ve dezavantajları kabullenmesini bileceksiniz.
Diğer yandan AirAsia Havayolu, Amerikalı yazar Shelly Rivoli’nin önerisini uygulayabilirdi: Uçağın ön bölümü çocuklu ailelere tahsis edilebilirdi. Yani “Kids-free” (çocuksuz) yerine “Child friendly” (çocuk dostu) anlayışı yaratılabilirdi. Eminim bu durumda hem çocuklu hem de çocuksuz yolcular memnun olacaktı. Yazar, AirAsia’ya karşı görüşte. Hatta bu davranışından ötürü mevcut yolcularını da kaybedeceğini savunuyor. “Doğru yolcuları mutlu ederseniz, her yolcuyu mutlu edersiniz.” diyor.

Simon Calder, Independent gazetesinin gezi editörü, iki kızıyla dünyayı geziyor ve AirAsia’nın uygulamasını savunanlara, çocuklara karşı tolerans göstermelerini öneriyor. “21. yüzyılın en büyük icatlarından iPod ve kulaklıkları ne güne duruyor?” diyor.
Öte yandan, İngiliz blogger Cathy Winston, AirAsia’nın çocuksuz bölümünü savunanlardan. Kendisi de anne olan yazar, bebekle uçak yolculuklarının oldukça stresli olduğunu söylüyor ve BBC News’e verdiği röportajında “Eğer etrafımda çocuklu yolcular olursa, üzerimdeki stres ve etraftaki sitemkar bakışlar az da olsa hafifler.” diye ekliyor.
Bana kalırsa, hava yolu firmalarının bu tür sınıf ayrımına gitmesi pratikte o kadar kolay olmayabilir. Çığlık çığlığa ağlayan ve susturulmayan bir çocuğun sesi, kokpitteki pilotu bile rahatsız eder. Bu konuda iş, biz ebeveynlere düşer. Çocukları birey olarak kabullenip ihtiyaçlarına zamanında cevap verirsek, anne baba başta olmak üzere hiç kimse çocuklarla aynı uçağı paylaşmaktan rahatsız olmaz. Yani sorun ailelerde, kesinlikle çocuklarda değil. Bazı aileler, çocuklarının ihtiyaçları karşısında oldukça umursamaz davranıyor. Koşmayı yeni öğrenmiş çocuklar uçakta bağlanmak zorunda kalıyor. İniş ve kalkış esnasında basınç değişiminden dolayı kulakları acıyan bebekler var. Karnı acıktığı veya yorgun olduğu için huzursuzluk çıkaranlar ya da aynı koltukta saatlerdir oturmaktan sıkılanlar, anne ve baba tarafından zamanında, iş ağlamaya, bağırmaya ve öfke nöbetine dönmeden engellenebilir. Bazı ailelerin umursamazlığı öyle had safhada ki öndeki koltuğu tekmeleyen çocuklarına “Dur!” ikazında bile bulunmayanı gördüm. Benim de dört saat boyunca biri koltuğumu tekmelese, ben de bir daha o çocuğun ailesiyle aynı uçağa binmek istemem.

Oğlum 10 haftalıkken uçak yolculuğuyla tanıştı ve o günden bu yana 18 aydır, en uzun yolculuğu 11 saat olmak üzere 36 kez birçok havayolu şirketinin uçaklarına bindi. İlk yolculuğumuzda çok ufaktı ve ağladığında sanki herkes bana bakıyormuş, “Bir bebeği bile susturamıyor.” diyorlarmış gibi gelmişti. O telaşımın uçakla ilgisi yoktu aslında. Sadece, yeni anne olmuş birinin markette, arkadaş evinde, sokakta bile başına gelse aynı duyguları hissedeceği bir olaydı. Zamanla ben rahatladım, bebeğim alıştı. Daha geçen hafta hosteslerden biri “Ne güzel tüm yol boyunca uyudu, hiç sesi çıkmadı.” dediğinde henüz gözünü kırpmamıştı bile. Genelde uçaktan inerken etrafımızdakiler bagaj beklerken, diğer yolcular oğlumun uçakta uslu durduğunu belirtip, beni mutlu ederler. Oğlum uçak yolculuklarına bebekliğinden beri alıştı. Bunda yurtdışında yaşıyor olmamızın da büyük katkısı olduğuna inanıyorum.
Biz büyükler, Amerikalı çocuk gelişim uzmanı Harvey Karp’ın deyimiyle, çocukları henüz medeniyeti bilmeyen ufak insanlar olarak kabullenirsek ve onlara karşı biraz daha tolerans ve sabır gösterirsek, hatta gözlerinin içine bakıp gülümsersek eminim iletişim kurulabilecek hale geleceklerdir. Çocuklar da, uçakta nasıl davranmaları gerektiğini evde oturarak değil, seyahat ederek öğreneceklerdir. Unutmamak gerekir ki bizler de bir zamanlar oradan oraya koşturan, yerinde durmayan küçük çocuklardık.