İletişim her şeydir. Gittiğiniz ülkedeki insanlarla anlaşabildiğiniz sürece varsınız. Bulunduğunuz ülkenin yerel dilini az da olsa bilmek, algınızı ve iletişim kabiliyetini en üst seviyeye taşıyacaktır. Tabii ki her gittiğiniz yerin dilini öğrenmeniz mümkün değil ancak temel işlerinizi görmenizde yardımcı olacak 40-50 kelime ve kalıbı öğrendiğinizde yapabileceklerinize ve insanların size yaklaşımındaki değişime şaşıracaksınız.
Seyahatte yabancı dil sorunun aşmak için size birkaç tavsiye:
- Ortak bir dilde anlaşamadığınız insanlarla iletişim için vücut dili büyük önem kazanır.
- Her ülkenin, topluluğun el-kol hareketleriyle, mimikleriyle anlatmak istedikleri farklıdır. Bir toplumda çok dostça olan bir hareket bir diğerinde ağır bir hakaret sayılabilir. Bunlara dikkat etmekte fayda var.
- Farklı toplumlarda özellikle selamlama, tokalaşma, öpme gibi temel olaylar çok farklılık gösterir. Bunlara adapte olabildikçe daha kolay kabul görürüsünüz.
- İnsanlarla konuşmaktan, iletişim kurmaktan çekinmeyin. Farklı coğrafyalara gittiğinizde yerel halktan kişiler, orada bir yabancı olduğunuz için sizinle konuşmak isteyecektir.
- Karşınızdaki kişilerin giyimlerine dikkat edin ve çok farklı giyinmemeye özen gösterin. Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi bölgelerde, gerektiği durumlarda dini kurallara uygun giyinmeye hazır olun.
- Yurtiçi seyahat yaptığınızda dil değişmiyor olsa bile ülkemizde gittiğiniz bölgeye göre yaşam şekilleri ciddi anlamda değişebiliyor. Ne kadar saygılı, anlayışlı davranırsanız o kadar olumlu geri dönüşler alırsınız.
- Karşınızdakiyle konuşuruken bulunduğunuz toplumun değer yargılarını sorgulayacak konulara, siyasi ve dini konulara mümkün mertebe girmeyin. Sanattan futbola, müzikten yemeğe konuşacak o kadar farklı şey var ki!
Tayvan’da tuz kelimesini bilmediğim için karabiberli hamburgeri mideye indirdim.
Uzakdoğu’nun şirin adası Tayvan’a 2006 yılında, işten güçten istifa ederek gitmiştim. Amacım elimden geldiğince Çince öğrenebilmekti. Sıfır Çince ile Taipei havaalanına indiğimde, dil meraklısı biri olarak öğrendiğim İngilizce, Almanca ve Fransızca’nın hiçbir anlama gelmediğini hissetmiştim. Bırakın konuşmayı, Çince karakterler arasında neyin ne olduğu anlaşılmıyordu.
Uluslararası bir ortam olan havaalanından çıkıp, yola çıktığımda artık ses ve görsel iletişim anlamında hiçbir şey anlamayacağımın farkına varmıştım. Sürekli hareketin olduğu, ışıklı tabelalarla dolu cıvıl cıvıl sokaklarda, hangisinin eczane, hangisinin kasap, manav, telefoncu olduğunu anlamak imkansızdı.
Yemek konusu ve alışmam ayrı bir hikaye ama ilk günlerde alışana kadar ziyaret ettiğim hamburgercide bile zorluk yaşamam ilginç anlardan biriydi. Hamburger, kola tamamdı ama tuzu bulana aşk olsun. Tayvanlılar tuz kullanmıyor, az ekmek yiyorlar. Tuz gibi bir şeyi, dili ve yazıyı bilmeden nasıl tarif edersiniz. Başladım elimde tuzluk varmış ve ben yemeğe döküyormuşum gibi kasiyer arkadaşa göstermeye. Anlamadı. Etrafına bakıp, diğer arkadaşlarını çağırdı. Ben de o arada elimdeki Çince sözlükten tuzun tercümesini okudum. Yine tık yok. Bir de heyecanlı insanlar, üzüldüler. O arada benim tarifimden biri olayı anlamış olacak ki mutfaktan bir şeyler getirdi. Getirdiği karabiberlikmiş. Tamam, bir yaklaşık sonuç ama nasıl ilerleyeceğimi ben de bilemedim. Sıkıntım, bu değil beyazı var mıyı ifade etmekti. Beyaz renkte olan kağıt, elbise vs. gibi objeleri göstererek, elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Beceremedim. Sonucunda çok istememe rağmen tuzsuz ama karabiberli hamburgerimi mideye indirdim.
Sonuç: Dilini ve harflerini bilmediğiniz bir yere gidiyorsanız, yanınızda el kitabı, elektronik, sesli bir sözlük olsun veya ihtiyacınız olan önemli şeylerin fotoğraflarını çekin, anlaşılmadığında fotoğrafları göstererek çözüme ulaşabilirsiniz.